Metrobüs ve
doğal seleksiyon arasında bağlantı olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Ne
yani yoksa 10.000 yıl önce seçilim vardı
da şimdi olmayacak mı sanıyordunuz?
Bence günümüzün seçilim modeli kesinlikle toplu taşıma
araçları."Güçlü olan birey avcılara yem olmaz hayatta
kalır zayıf olan ise tarihin tozlu sayfalarına karışır." Çevirisini
yaparsak "Güçlü olan Avcılara kadar oturarak gider zayıf olan metrobüsün
tozlu yollarında bi sonrakini beklemeye mecbur kalır."Ama merak etmeyin. Yaptığım
sayısız yolculuk, tükettiğim nice akbiller sonucu sizin için bir "Metrobüse
binme rehberi" hazırladım.
Öncelikle eğer "popom koltuğa
değsin","Ayy..vallahi ayakta gidemem ben" diyorsanız
söğütlüçeşme, zincirlikuyu, avcılar gibi metrobüsün ilk kalkış duraklarını
tercih etmelisiniz.Diyelim ki Zincirlikuyu'ya geldiniz.Tabii ortalık ana-baba
günü gibi.Hemen kıvrak hareketlerle metrobüsün kapısının açılacağı muhtemel
noktalara yönelin.Burada dikkat etmeniz gereken şey kalabalığın çoğunlukla
kümelendiği noktalar.Tamam her yer kalabalık ama hayatta kalmış olan atalarınız
size keskin gözler miras bıraktı onları kullanın.Gözlerinizi kısıp kalabalığı
süzün, yer yer belirli noktalarda yoğunluğun arttığını fark edeceksiniz. Hah! İşte
orası kapının açılacağı şanslı noktalar. Kibarlığı bir kenara bırakıp
çaktırmadan o kritik noktalara doğru yanaşmaya çalışın. Dişiyseniz zaten
pazarlardan, Mango Outlet'lerden kalabalık nasıl yarılır konusuna alışıksınız.
Eğer erkekseniz farz edin Victoria's Secret melekleri az ilerde halk defilesi
yapıyor ve siz hiç bir şey göremiyorsunuz. Bu uğurda size çemkirenler, kötü
kötü bakanlar olacaktır ama olsun unutmayın neslin devamı için her şey
mübah.
Kapıya doğru iyice yanaştıktan
sonra artık boş gelecek metrobüsü beklemeye başlayabilirsiniz. Heyecanın doruğa
çıktığı, kalp atışlarının hızlandığı bu anda iyice düşünün, metrobüse
bindiğinizde acaba sağ tarafa mı yoksa sol tarafa mı koşacaksınız? Karar
verme mekanizması gelişmemiş canlılar tam bu noktada bir sağa bir sola
koşar ve sonuçta tam ortada kalarak yüzleri cama yapışmış bir şekilde yolculuk
etmek zorunda kalırlar.
Neyse..Koşu güzergahınızı da
belirlediyseniz sıra rakiplere geldi. İçlerinde en tehlikelisi teyzeler. Evet
dışarıdan son derece zayıf, güçsüz görünen teyzeler metrobüs
kapılarının açılmasıyla birlikte sağa sola savurdukları kalça darbeleriyle,
sizi saf dışı bırakabilirler. Ellerindeki çanta, şemsiye ve bilumum nesneyle
sizi boş koltuklardan uzaklaştırabilecek hatta sakatlanmanıza sebep olabilecek
yegane kişiler teyzelerdir. Siz can havliyle bi köşeye kaçmaya çalışırken de
gençlerin edepsizliğinden, İstanbul'un ne kadar bozulduğundan ve metrobüsün ne
hayırlı bir icat olduğundan bahsederler. Yaş gruplarından aldıkları
"tabii,tabii haklısınız efendim" onaylamalarıyla birlikte
tabii.Dikkatli olun ve teyzelerden uzak durun derim ben.
İkinci olarak mümkünse el ele
tutuşmuş sevgililerden kaçın. Ne kadar şirin,masum görünürlerse
görünsünler bu çiftler hem kendilerine en yakın tarafa hamle yapar hem de
birbirlerinin elini bırakmazlar. Neticede kapının önüne örülmüş bir etten
duvar ortaya çıkar. Aman diyelim.
Ve son olarak sıra küçük çocuklara
geldi.Ah o çocuklar..Annelerinden aldıkları tembih ve gazla,boy avantajını da
kullanarak hemen fırlayıp boş koltuk kaparlar.Sadece annelerine de değil
üstelik.Civar illerdeki bütün akrabaları için kendilerince yer tutup aferin
beklerler.Bunun için yapmanız gereken şey kaşlarınızı çatıp "seni
gidi seniii" bakışı yapmak.Daha laftan anlamayanlar için "ulan ben
senin ....." bakışı da yapılabilir tabii.Bu noktada tercih size ait.
Tüm bu anlatılanları okuyup evde eser
miktarda pratik yaptıysanız artık boş koltuğunuzla birlikte metrobüs yolculuğuna
hazırsınız demektir.Hayatta kalmanın ve elenmemenin tadını çıkarın.İyi
yolculuklar !! :)