Hepimiz
biliyoruz kadınlar son derece garip yaratıklar. Dünyanın en karmaşık ve
anlaşılması en zor canlıları. Bir dedikleri diğerini tutmaz, aslında
tam olarak ne istediklerini bilmezler. Git derler ama kal demek istemişlerdir. Evet derken hayır’ı kastederler. Sanki bir
bilgisayar programcısı erkeklere gıcıklık olsun diye kimsenin anlamayacağı bir
dilde yazmıştır kadınların programını. İşin kötü yanı gariplikleri ve
kararsızlıkları fizyolojilerine bile yansımıştır. Mesela menopoz döneminde
hiçbir kadının “Ay beni sadece sıcak basıyor” veya “Şekerim, ben sadece
üşüyorum” dediğine şahit olmazsınız; çünkü hep bir sıcak bir soğuk bastığından
şikayet ederler. Yıllarca kararsız bir organizmayı idare etmiş zavallı vücut haliyle
bu dönemde tam olarak ne hissetmesi gerektiğine karar veremez.
Bütün bunlar bildiğimiz şeyler ancak asıl
soru şu “Ne zamandan beri böyleyiz?”. Acaba Havva dolabını açıp o gün giyecek
tek bir yaprağı bile olmadığından, acilen alışverişe çıkması gerektiğinden
şikayet ediyor muydu? Özel günleri unuttuğu için Adem’in başının etini yiyor
muydu? Yada ilk çağlarda kadınlar kendileriyle ilgilenmeyen kocalarına “Nys sn
mamut avlysn glb ii gcler .s .s” şeklinde mesajlar bırakıyorlar mıydı? Taş devrinde karısına pırlanta hediye
eden erkeğe “kaynımgilin amcası karısına kaplan postu hediye etmiş sen bana
küçücük taş mı getiriyosun?” şeklinde çemkiriliyor muydu ?
Benim fikrim yaratıldığımızdan bu yana
böyle olduğumuz yönünde. Arkeologlar mağara resimlerini dikkatli inceleseler
mutlaka toplu çizimlerin yanında “canım hadi bi de beni tek çiz” ricasının
ürünü resimleri de göreceklerdir. Kim bilir belki de yarım kalmış duvar
resimleri “sen beni şişman çizdin Faruk” kavgasının sonucudur. Mezarlarda
bulunan değerli takılar belki de mağaradan kovulan kocaların barışma
hediyeleridir. Mumyalama yöntemi de hanımların daha güzel görünmek için icat
ettikleri bir tür cilt bakımı olarak doğmuştur. Lidyalıların parayı bulması ise
kesinlikle kadınların takas usulüyle kontrol edilemeyen alışveriş bağımlılığının
bir neticesi olmalı. Orta Çağ’da kadınların cadı olarak suçlanılıp yakılması da
eşlerinden kurtulmak isteyen kocaların uydurduğu bir yalan. Örnekleri daha da
çoğaltmak mümkün.
Arkeolog ya da tarihçi değilim ancak bir
kadın olarak bugün yaptığımız birçok garip davranışın atalarımızdan miras
kaldığını düşünüyorum. Toplayıcı olduğumuz dönemde en iyi meyveyi kapma içgüdüsü
bugün semt pazarlarında defosuz tişörtü
kapma davranışı olarak varlığını sürdürüyor mesela. Her zaman daha fazla
kıyafete, ayakkabıya ihtiyaç duymamızın sebebi yıllarca süren soğuklara
hazırlıklı olma iç güdüsü. İster evrime inanın,
isterseniz de yaratılış teorisine. Dünya üzerinde milyonlarca farklı
dil, din, ırktan erkek tek bir ortak noktada hemfikirse bu birkaç yıllık bir
çılgınlık olamaz değil mi? Hal böyleyken yani işin içine içgüdüler, genetik
miraslar girmişken, üzgünüm beyler ama siz daha çok uzun yıllar bizi
anlamadığınızdan şikayet edeceksiniz gibi görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder